MÜZİĞİN KÖKENİ ÜZERİNE
"Bilim ve sanatla uğraş. Çünkü bunlar insanı tanrı katına yükseltir."
Ludwig van Beethoven
Ses, insanlık tarihi boyunca hep değerli bir bilgi kaynağı olmuştur. Hem diğer canlılar arasında hem de insanlığın erken devirlerinde ses, yiyecek bulma veya tehlike uyarısı gibi anlamlara gelmekteydi. Ayrıca insan kültürlerinin hepsinde sese atıflarda bulunulmuş ve müzik türleri üretilmiştir. Müzik yapmamış hiçbir kültür söz konusu değildir.
Müzik, zevk, coşku, hüzün, dehşet, tiksinme gibi güçlü duygular şekliyle canlıyı etkiler. Nitekim şunu da belirtmek gerekir ki nörolojik olarak sinapsların duyular ile uyarılması sonucu duyguların tetiklenmesi söz konusu olabilmektedir. Müziğin bu etkisi en eski çağlardan beri görülmüş ve akıl hastalığı tedavileri, sinirli kişiyi sakinleştirme, heyecan etkisi gibi birçok alanda kullanılmıştır. Örneğin prematüre bebekler ninniler dinletidiğinde daha hızlı kilo alırlar. Haricinde müzik dinlerken kıpırdamadan otursak dahi beynimizdeki motor alanlar harekete geçmektedir.
Ses zaman içinde evrimleşerek müzik halini almıştır. Müzik de geçmişten günümüze değişiklikler göstermiştir. Müziğin evrimi konusunda ciddi biçimde uğraşan ilk kişi Charles Darwin olmuştur. Darwin'e göre müzik cinsel seçilimin sonucunda oluşan bir fenomendi. Müziğin kökenine dâir başka kuramlar da mevcuttur.
Dil Kökeni Kuramı: Müziğin ilk biçimlerinin ton ve ritmi olmayan günlük iletişim olarak gören görüştür. Müziğin kökeninde dil olmasına karşın bu başlı başına müziğin kökenini açıklayabilen bir kuram değildir. Müziğin kökeninin dil olduğunu öne süren bu kuramın eleştirisi, dilin beynimizin sol lob tarafında, müziğin ise iki lobda birden işleniyor olmasıdır. Örneğin çocuk şarkılarının ritmik bileşenleri beynin sağ lobunda, sözleri ise sol lobunda işlenmektedir. Bu kuramın diğer bir eksikliği ise doğal seçilim ve müziğin neden evrimsel süreçte elenmediğini tam olarak açıklayamıyor oluşudur.
Hayvan ve Doğa Seslerinin Taklidi: Bu düşünce Valerius Geist, William Benzin ve Bernie Krause gibi bilim insanları taraflarında geliştirilmiştir. Beynimizde yer alan ayna nöronlar, bir faaliyeti yaparken veya bir faaliyeti izlerken aktive olmaktadır. Ayna nöronlar en kısa tabiriyle beynin taklit etme, empatik ve sempatik yönündeki fonksiyonunu yerine getirir. Örneğin zor durumdaki birini görünce duyulan vicdan bunu gösterir. İnsanlar da hayvanların seslerini taklit ederek müziği oluşturmuş olduğu görüşü mantıklı gözükse de tek başına yeterli olmamaktadır. Nitekim bu doğa ve hayvanlarda sesin oluşum sürecini ve diğer canlı türlerinde evrimsel süreçte neden elenmediğini açıklayamamaktadır.
Anne-Bebek İletişimi: Sanat kuramcısı Ellen Dissanayake tarafından savunulan bu kuram, müziğin anne ile bebek arasındaki iletişimden doğduğunu söyler. Ayrıca ninninin yapıları dünyadaki bütün kültürlerde benzerlik gösterir. Kuram müzik yapma ve dinlemenin getirdiği güçlü duygu selini açıklayamaz.
Alan Koruma ve Tehlike Çağrıları: Gibonlar, langurlar (Presbytis), uluyan maymunlar (Alouatta) gibi birçok canlı bir alanı sahiplendiklerini uzun uzun bağırarak türünün diğer üyelerine gösterirler. Bu kuram birçok probleme çözüm getirse de insan dışındaki diğer primatlarda bu çağrıların müzik halini alacak kadar karmaşıklaşacak bir evrimi neden geçirmediğini açıklayamamaktadır.
Cinsel Seçilim Kuramı: Bu kuramın ilk temsilcisi Charles Darwin'dir. Bazı canlı türlerinin şarkı repertuarlarının gelişmiş olması muhtemelen cinsel seçilimin sonucudur. İnsan olmayan diğer primatlarda müziğin bizdeki gibi evrimleşememiş olması ile müziğin üretiminin ve dinlemenin getirdiği duygusal durumları en iyi açıklayan kuram cinsel seçilim kuramıdır.
Müziğin hem diğer canlılarda görülüyor oluşu hem de evrimsel sürecin bir parçası oluşu müziğin bazı objektif ve tüm kültürlerde bazı yapısal benzerlik ve aynılıklar olduğu kabul edilmelidir. Nitekim bunun benzeri dilin kökeni için de geçerlidir. Müziğin kökenine ilişkin kuramlar incelendiğinde aslında birbirinin eksiklerini tamamlayan nitelikleri olduğu görülmektedir. Yani cinsel seçilim kuramı, müziğin sosyal ve kültürel faydalarını sağlamakla birlikte dil ve taklit kuramları müziğin kökenlerinde karanlık yerleri aydınlatmaktadır.
Kaynakça
Orians, Gordon H. (çev. Aysun Babacan). (2021). Yılanlar, Gündoğumları ve Shakespeare Evrim Beğenilerimizi ve Korkularımızı Nasıl Şekillendirir? İstanbul;Metis
Fischer, Ernst Peter (çev. Rahman Akalın.) (2021). En Önemli Bilgi Büyük Patlamadan Bugüne. İstanbul:Runik Kitap
Junker, Thomas (çev. Nilüfer Epçeli). (2021). İnsanın Evrimi Bir Varoluş Yolculuğu. İstanbul:Runik Kitap
Schrenk, Friedemann (çev. Özlem Gerguş). (2021) İnsanlığın Erken Dönemi Homo Sapiens'e Doğru. İstanbul:Runik Kitap
Bakırcı, Çağrı Mert. (2021). Evrim Kuramı ve Mekanizmaları. İstanbul:Ginko Bilim
Darwin, Charles (çev. Bahar Kılıç). (2018). İnsanda ve Hayvanda Duyguların İfade Edilmesi. İstanbul: Alfa
Waal, Frans De, (çev. Ahmet Burak Kaya) (2021). Hayvanların Ne Kadar Zeki Olduğunu Anlayabilecek Kadar Zeki miyiz? İstanbul;Metis
Lieberman, Matthew D. (çev. Yiğit Ataman) (2020). Sosyal Beynimiz Neden Bağlantı Kurmaya Yönelik Yapılanmış? İstanbul;Görünmez Adam
Tomasello, Michael (çev. Gürol Koca) (2021). İnsan İletişiminin Kökenleri. İstanbul;Metis
Keyners, Christian (çev. Aybay Eper) (2019). Empatik Beyin. İstanbul; Alfa
Yorumlar
Yorum Gönder