Hazar Kağanlığı'na Dâir
VII.-XI. asırlarda özgür düşünce yapısı, dinî hoşgörü, kuvvetli idarî yapısı ve teşkilatı, ticarî hayatın aktifliği ve iktisadî refahı sayesinde Doğu Avrupa Türk Hanlığı'nın başındaki Hazarlar, Kafkaslar ile İtil'den Özü'ye, Çolman'a ve Kiyef'e siyasî istikrarı sağlamayı başarmış, Doğu Roma (Bundan sonra daha kolay olduğu için Bizans tabiri kullanılacaktır), Müslümanların devletleri, İran ve Ruslar ile önemli ilişkilerde bulunmuştur. Bizans ile ittifak hâlinde bulunup İran'ın gücünü kırmış ve Müslüman ordularının (İslâm devleti veya ordusu demememizin maksadı bu devirlerde yapılan yanlışların İslâm adı ile anılmasını istememizdendir) İran'da ilerlemesini sağlamıştır. Müslüman tarihçilerin kayıtlarında Hazarlar Bizans ve Çin seviyesinde bir devlet olarak gösterilmektedir. Hazarlar bu ve benzer sebepler ile tarihte önemli bir mevkiye sahiptir.
Tarih sahnesine Sabarların devamı olarak çıkan Hazarlar için Müslüman tarihçi Mes'ûdî, İranlıların Hazar adını verdiği topluluğa Türklerin Sabar adını verdiğini kaydetmektedir. Hazarlar Arapça kaynaklarda 'Hazar', İbrânîce kaynaklarda 'Kuzari', Latince kaynaklarda 'Chazari/Gazari', Grekçe kaynaklarda, 'Khazaroi', Rusça kaynaklarda 'Kozar/Kazarin', Macarca kaynaklarda 'Kozar/Kazar', Ermenice kaynaklarda 'Hazir-k', Gürcüce kaynaklarda 'Hazar-i', Çince kaynaklarda 'T'u-Chüe Ho-sa(K'o-sa/K'a-sat)' adıyla anılmaktadır. Hazar kelimesi 'kaz'(gez) kökünden türemiştir. Kaz-ar, gezer manâsına gelip, Anadolu Türkçesinde "serbest dolaşan, kimseye bağlı olmayan" manâsında kullanılmaktadır. Hazar kelimesi için çekik ve küçük gözlü manâlarına geldiği, bir şahsa ait olan ad olduğu ve bu kişiden neşet eden boya verilen genel bir ad olduğu da düşünülmüştür. Nitekim Hz.Nuh'un oğlu Yafes'in oğlu Tiriş'in Hazar adında bir evladı olduğu bazı kitaplarda kaydedilmiştir.
Hazarlar büyük tarihçilerin ekseriyeti tarafından Türk olarak kabûl edilmiştir. Lâkin hangi Türk boyuna veya topluluğuna mensup oldukları konusunda ihtilaf oluşmuştur. Öyle ki Hazar sülâlesini, Göktürk sülâlesinin Batı kolu olduğunu veya Sabarların devamı olduğu savunanlar mevcuttur. Az sayıda tarihçi de Hazarların Türk olmadığı savunmuştur. Hazarları Gürcü, As-Alan ve Barsilalara bağlamaya çalışmışlardır. Kanımızca bu çalışmaların hiçbir değeri yoktur. Hazarların Sabarların devamı olduğunu yukarıda belirtmiştik. Sabar coğrafyasında, Sabar adı yerine Hazar adının ortaya birdenbire çıkması Sabar-Hazar bağlantısını güçlendirmektedir. Sabarlar içerisinde yer alan Belencer ve Semender adındaki kabilelerin Hazarlarda da varlığı, Sabar-Hazar isim benzerliği gibi etmenler Hazarların Sabarların devamı olduğu kanısını daha da güçlendirmektedir. Son olarak Müslüman tarihçi Mes'ûdî "İranlıların Hazar dediği topluluk Türkler tarafından Sabar diye anılır." şeklindeki kaydı bu iddia için yeterli olacaktır.
576 yılında Kırım’da bulunan Kerç Kalesi’nin Göktürklerin eline geçmesi ile Göktürklerin sınırları Karadeniz’e kadar genişlemişti. Hazarlar, 586 yılına ait bir Bizans kaynağında Türk adıyla birlikte zikredilmişler, aynı şekilde Çin yıllıklarından Hsin T’ang Shu’da da T’u-Chüe Ho-sa (K’o-sa), yani Türk Hazar olarak kaydedilmişlerdir. Bu durum Hazarlar’ın Göktürkler’e bağlandıklarını göstermektedir. Göktürkler 582 yılında batı-doğu diye ikiye ayrıldığında Hazarlar batı kağanlığının en uç noktasını oluşturdular. Bu da Hazar-Göktürk ilişkisini gösteren önemli bir delildir. Müslüman ve Ermeni kaynaklarında da Hazarlar VII. yüzyıla kadar Göktürklere(Batı kolu) bağlı kalmışlardır. Batı Göktürkleri istiklâlini kaybedip yıkılınca 630 senesinde Hazarlar müstakil bir devlet statüsüne eriştiler. Aslen Doğu Avrupa Türk Hanlığı'nın başına geçtiler dememiz daha doğru olacaktır(6 devlet düşüncemizden ötürü).
Hazarların ticarî hayatta ilerlemesi ticaret yollarının kesişim bölgesinde olmasından kaynaklanmaktadır. Çin-Türkistan-Bizans, Anadolu-İran-Hârizm, Suriye-Mezopotamya-Kafkasya-Doğu Avrupa, Hazar Ülkesi-İskandinavya yolları, Hazar hâkimiyetindeki nehirler vasıtasıyla elinde tutmuşlardır. Gümrüklerden alınan vergi, ticarî gelirler, hayvancılık ile tarım ve bazı kaynaklar Hazar ekonomisini oluşturuyordu. Hazar toprakları, her dinden ve kavimden tüccarın cazibe merkeziydi. Ekonominin iyileşmesi, devletin iktisadî olarak ilerlemesi toplumun refah seviyesini artırmıştı. Hazarlar birçok şehri uluslararası ticaret şehri hâline getirmek için de oldukça çaba sarf etmiştir. Ticaret bu kadar canlı olmasına karşın üretimin az olması ilgi çekicidir. Deriden kıyafetler bile Bizans ile Abbâsilerden ithal ediliyordu. Üretim olarak balık, kılıç, bal, balmumu ve birkaç kürk ihraç edilmekte idi.
Hazarların dinî hoşgörü konusunda eski çağlardan günümüze birçok devletten ileri seviyede olduğunu dile getirmemiz gerekmektedir. Avrupa'da farklı mezhebe bağlı olduğu düşüncesi ile Hristiyanlar birbirini yerken Hazar topraklarında bir cami bir kilise ve bir havra yan yana vardı. Halk arasında kimsenin dini inancına zorluk gösterilmemiştir. Nitekim İdil Bulgarları Müslüman idiler. Ayrıca Hazarlar çok hükümlü bir yapıda idi. 7 hâkim var idi. İkişer tane Müslüman, Hristiyan ve Yahudi hâkim vardı. Gök Tengri dinine inananlar içinse 1 hâkim bulunmaktaydı.
Hazarların tek Yahudi Türk toplumu olduğu düşüncesine ise katılmamaktayız. Avrupa Aparları arasında da Yahudilik inancının var olduğunu bugün bilmekteyiz. 1972 yılında Sırbistan'ın Voyvodina bölgesindeki Chelavero'daki bir köyün yakınlarında 263 adet mezar bulundu. Mezarlarda at iskeletleri, zırh ve sarı renkli seramikler, süslü koşum takımları, kılıç ve benzer şeyler bulunmuştu. Bu mezarlarda bu sayılan aletler haricinde 70 kadar tuğlada Yahudi motifleri bulunmuştur. Mezarlardan çıkarılan kafatasları incelenmiş ve mezarların Aparlara ait olduğuna kesin gözüyle bakılmıştır. Bu da Aparlar arasında da Yahudilik inancının yayıldığının ve Hazarların tek Yahudi Türk toplumu olmadığı düşüncesinin delilidir.
Hazarlar aslında Gök Tengri dinine bağlı idi. Halkın çoğunluğu bu dindendi. Lâkin hakan ailesi zaman içinde Museviliği kabûl etti.Hazar sülâlesi Yahudi inancına sahip olsa da Müslüman ve Hristiyan hakanlar da mevcut olmuştur. Beyler ve saray erkânı da Museviliği kabûl etmişti. Tüccar zümrenin içinde ise Müslümanlık yaygındı. Hazarların neden Museviliği seçtiği ise siyasî sebeplerle açıklanabilir. Nitekim bölgedeki Bizans Hristiyan Abbâsiler ise Müslüman idi. Hazarlar da bölgede üçüncü bir devlet olarak bir başka ilahî din olan Museviliği seçmişlerdi. Böylece hem Bizans hem Abbâsilerin siyasî nüfuzlarından kurtulmayı düşünmüşlerdi. Ancak Hazarların tam manası ile bir Yahudi devleti karakteri taşımamaktadır. Çünkü, belirttiğimiz gibi sadece yöneten zümre bu dine girmişti. O da sıkı inancından ötürü değildi. Hazarlar aslen Yahudiliğin Karay denilen mezhebine girmişlerdi. Daha sonra Hz.Musa talimlerini öğreten Talmudculuğa yaklaştılar.
Hazarların ne zaman Museviliği seçtiği ise tam belirgin değildir. Fakat 670 senesinde Hazarlara gelen İshak Sangari adlı bir Yahudinin Hazar hakanına bu dini benimsettiği söylenmektedir. Kanımızca bu doğru değildir. Nitekim Hazar topraklarında birçok din adamı yaşamakta idi. Halktan bir Yahudinin Hazar hakanının din gibi önemli bir düşüncesini etki altına almasını düşünmek hatadır. 1140'ta Judah Halevi tarafından yazılan Kuzari adlı yarı edebî eserde Hazarlar 740 yılında Museviliğe girmişlerdir. Mes'ûdî ise Museviliğe girişin Halife Hârûn Reşîd zamanında(786-809) gerçekleştiğini kaydetmektedir. Kaynakları göz önüne alarak Hazarların Museviliğe geçişi için Hakan Bulan zamanında 750-760 yılları arasınıvermek kanımızca doğru olacaktır.
960 senesinde Endülüs sınırlarında yaşayan Musevi nazırlarından Hasday bin Şarput Kurtuba'dan Hazar hakanı Yasef ile mektuplaşmıştır. Lâkin bu mektuplaşma uzun süre tartışılmıştır. Mektubun verdiği bilgiler doğru olmakla birlikte mektubun bugün sahte olduğu kabûl edilmektedir. Mektubun içeriğini bu yazıda değinmeye lüzum görmüyoruz.
Hazarların siyasî tarihinden önce idarî yapısının anlatılması gerektiğini düşünüyorum. Hazar devlet teşkilatı Göktürk devlet teşkilatını esas almıştır. Lâkin zaman içinde bulunduğu coğrafyada süper güç konumuna erişince idarî yapıda değişiklikler meydana gelmiştir. İlahi menşeli kabûl görülen(kut inancının devamlılığı) Hakan Göktürk sülâlesi Aşina'dan gelmekteydi. Başlangıçta olan tekli yönetim VIII. yüzyılın ikinci yarısından sonra çifte yönetime geçmiştir. Hakan ilahi menşeli olduğu için sorumlu idi. Halkın başına gelen kıtlık, kuraklık, savaşlarda başarısızlık gibi meselelere hakana hesap sorular, genellikle canı alınırdı.
Hakan halk arasına pek çıkmaz idi. Lâkin dört ayda bir saray dışında tebaası ile görüşürdü. Ayrıca hakanın hükümdarlık süresi kırk sene idi. Bu süreyi bir gün dahi aşsa hükümdar bunadı diyerek halk hükümdarı öldürürdü. Hazarlar bu açıdan diğer Türk sülâlelerinden ayrılmaktadır.
Hazarlar kuruluşta ordu-millet anlayışı hâkimdi. Lâkin ticarî faaliyetlerin artması ve iktisadî hayatın refahının artması askerî özelliklerin yavaştan kaybına yol açtı. Zamanla orduda paralı asker kullanılmaya başlandı.
Hazarların siyasî tarihinde özellikle Bizans ve Arap devletleri ön plandadır. Bizans ile Hazarlar ittifak hâlinde olmuş ve kız alıp verme ile ilişkilerini geliştirmişlerdir. Herakleios 627 senesinde Sasaniler ile yapacağı savaş için, kızı Eudocia'yı Hazar hakanı Ziebel'e göndermeyi teklif etmiş lakin Ziebel ölünce evlilik gerçekleşmemiştir. İmparator II.Justinianos Hazar hakanının kızı ile evlenmiştir. II.Justinianos 695 senesinde tahttan indirilip sonra burnu kesilerek Kırım'da bulunan Khersones kalesine sürgün edilmişti. Justinianos sürgündeyken Bizans aleyhinde propaganda yapmaya çalışmış Bizans durumdan haberdar olunca Gotlar'a sığınmıştı. Gotlar kendisini Hazarlara teslim etmişti. Hakanın kızı Teodora ile evlenmiştir. Tiberus Justinianos tehlikesinden haberdar idi. Bu sebeple Hazarlara para ve hediyeler gönderiyordu. Justinianos durumdan haberdar olunca Bulgarlara sığınmış, kanlı savaşlar sonucunda tahtını tekrar ele geçirmiştir. Kırım için sefer düşünen Justinianos, Khersones'i alıp yağmaladı. Khersones ise Hazarlara bağlı Tudun'un yönetiminde idi. Tudun esir edilip İstanbul'a gönderildi. Khersones halkı tekrar isyan edip istiklâl elde ettiler. Tudun iade edilecekken yolda ölünce intikam maksadı ile 300 adet Rum öldürüldü. Philippikos ile yaşanan iç savaştan Philippikos galip geldi ve tahta oturdu. Sonra Justinianos'u idam ettirdi.
VIII.-IX. asırlarda Bizans-Hazar dostluğu daha ileri bir seviyedeydi. III.Leon 731 yılında oğlu V.Konstantinos ile Hazar hakanının kızı Çiçek ile evlendirmişti. Bu ikisinin IV.Leon yahut bilinen adıyla "Hazar Leon" adında bir evladı oldu. Hazar Leon'un eşi İren'in Augusta olmadan tam salâhiyetle Basileus kabûl edilmesi de Hazar gücünü gösteren diğer bir delildir. Daha sonraları imparatorlar Hazarlar ile mektuplaşmalar gerçekleştirdi. Aynı zamanda saraylarını Hazar askerleri korumaya başlamıştı. Hazar-Bizans ilişkileri kabaca bu mahiyettedir.
Hazar-Arap ilişkileri ise dostluktan ziyade savaş üzerine kurulmuştur. Hazarlar Arapların Kafkasya'da ilerleyişini engellemiş, Müslüman ordularını Avrupa'da Puvatya'dan sonra doğuda da durdurmuştu. Hz.Osman döneminde başlayan ilk savaşlar Emevi halifeleri döneminde daha da şiddetlendi. Halife I.Velid'in kardeşi Mesleme burada başarı elde etti lâkin İstanbul kuşatması(717) için bölgeden ayrılınca Hazarlar Derbend'i tekrar ele geçirdi. 722 yılında Arapların Ermeniyye valisi el-Cerrahü'l-Hikemi Hazar topraklarında başarı elde ettiyse de burada tutunamadı. Arapların Hazarlara en büyük zaferi 737 senesinde vuku buldu. Azerbaycan valisi Mervan b. Muhammed'in hücumları karşısında zor duruma düşen Hazarlar barış istedi ve Hakan Müslüman oldu. Emevilerin yıkılıp Abbâsilerin başa geçmesi ile savaşın şiddet derecesi azaldı. 758 senesinde Ermeniyye valisi Yezid b.Useyd Hazar kağanın kızı ile evlendi. Lâkin prenses doğum esnasında ölünce Hazar kağanı bunun kasıtlı olduğunu düşünerek hücuma geçti. Yezid bu hücumu durdurmayı başardı.
VIII.-IX. yüzyıllarda sınırlarını oldukça genişleten Hazarların Ruslar ile ilişkileri bağlanmış bir devlet gibidir. Daha önce belirtilen mektupta Ruslar ile Hazarların sürekli savaşta olduğu yazılıdır. 966 senesinde Ruslar, Bizans yardımı ile yapılan Sarkel kalesini işgal ettiler. Hatta Müslüman kaynaklarında Hazar kağanın İslâm dinine geçtiğini Müslümanların koruması altına girdiğini yazmaktadır.
Hazar Kağanlığı'nın çöküşünden sonra Batı Avrasya'da hiçbir Türk topluluğu bu denli güçlü bir devlet kuramadı. Hazar Kağanlığı'nın çöküşü ise birçok nedene bağlanabilir. Öncelikle askerî teşkilatın gevşemesi önemlidir. Hazar ordusunda 10-12 bin kadar Hârizmli Müslüman asker yer alıyordu. Devletin ekonomik olarak zayıflaması ile bu askerlerin maaşları ödenemez oldu. Ayrıca Peçenek saldırıları bazı ticaret yollarının huzurunu bozmuştu. Slav, Rus saldırıları da benzer sonuçlar doğuruyordu. Neticede Kuman-Kıpçak baskısı altında Hazarlar XI. yüzyılda kayboldular. Hazar Yahudileri Rusya, Polonya ve Türkiye'de Yahudi cemaatlerine katılıp fayda sağlarken Hazar Müslümanları da Rusya ve Türkiye toprakları içinde yaşadılar.
Kaynakça
Altay Tayfun Özcan, Hazar Kağanlığı
Ahmet Taşağıl, Kök Tengri'nin Çocukları
Ahmet Taşağıl, Göktürkler 1-2-3
Ahmet Taşağıl, Türk Model Devleti Göktürkler
Peter Golden, Türk Halkları Tarihine Giriş
Peter Golden, Hazar Çalışmaları
Peter Golden, Dünya Tarihinde Orta Asya
Carter V. Findley, Dünya Tarihinde Türkler
Gumilev, Hazar Çevresinde Bin Yıl
Kevin Alan Brook, Hazar Türkleri Hazar Yahudileri
Osman Karatay, Hazarlar
Osman Karatay, Bulgarlar
Osman Karatay, Türklerin Kökeni
Osman Karatay, Türklerin İslâm'ı Kabulü
Osman Karatay &Muvaffak Duralı, Hazar Kağanı Yusuf'un Endülüs'e Mektubu
Adem Apak, İslâm Tarihi 2-3-4
Jacques Piatigorsky& Jacques Sapir, Hazar İmparatorluğu
M.İ. Artamonov, Hazar Çalışmaları
Barthold, İslâm Medeniyeti Tarihi
İsmail Hâmi Danişmend, Türkler ve Müslümanlık
Zeki Velidî Togan, Umumî Türk Tarihine Giriş
İbrahim Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü
Bahaeddin Ögel, Türklerde Devlet Anlayışı
Ali Ahmetbeyoğlu, Altaylardan Kafkaslara Türk Devletleri
Ali Ahmetbeyoğlu, Sorularla Eski Türk Tarihi
Yılmaz Öztuna, Devletler ve Hanedanlar 1.cilt
TDV Hazarlar Maddesi
Türkler Ansiklopedisi 2.cilt
Ramazan Şeşen, Müslüman Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri
İbn Fadlan Seyahatnâmesi
Cahiz, Türklerin Faziletleri
İsmail Yiğit, Emeviler
Nahide Bozkurt, Abbâsiler
Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi
Zekeriya Kitapçı, Hazarlar Hakkında Yeni Tarihi Gerçekler
Yakov Kuzmin&Pavel V. Kuleshov, Hazarlar
Yılmaz Nevruz, Hazar Kağanlığı
Semih Hilmi Özkan, Orta Çağ Tarihi
Enver Osman Kaan, Geçmişten Günümüze Dinler ve Mezhepler
Charles Diehl, Bizans İmparatorluğu Tarihi
Akdes Nimet Kurat, Peçenekler
Yorumlar
Yorum Gönder