Adları hakkında farklı görüşler mevcut olan Kırgızlar Çin kaynaklarında K'i-ku, Kie-ku, Kie-ka-sse vb. şeklinde zikredilmiştir ve Han sülâlesinden beri mevcut oldukları belirtilmiştir. Kırgızların esas anayurdu Kögmen Dağları'nın kuzeyi, Yenisey Nehri'nin kollarından Kem havzasıdır. Kırgızlar Türklerle iç içe bir kavim olmasının yanı sıra sonradan Türkleşmiş bir kavim olarak sayılmaktadır. Bugün Rusya'nın asimile politikaları neticisinde millî şuurunun azalması sebebiyle birçok kişi tarafından Türklükten aforoz edilmiş hatta Kırgızların farklı bir ırk olduğunu iddia bile etmişlerdir.
Kırgız adı etimolojik çalışmalarla etüd edilmiştir. Ancak kesin neticilere hâlen varılamamıştır. Kelime anlamı olarak Kırgız kır-gezmek'ten yahut Kırk Oğuz'dan geldiği hakkında mühim fikirler mevcuttur. Çin kaynaklarında ise ilk kez Ke-k'un olarak kaydedilmiştir. Bunlardan ayrı olarak Ch'i-ku, Chie-ku, Hsia-chia-ssu, Chia-chia-ssu, Ho-ke-ssu gibi farklı şekillerde yazılmıştır. Ho-ke-ssu okunuşu ise Kırgız adına en yakın olandır. Tonyukuk, Kültegin, Bilge Kağan, Şine Usu ve Suci yazıtlarında ise Kırkız biçiminde yazılmıştır. Arap ve Fars kaynaklarında "Qırqız, Qırkız, Hırkız, Kırkız" biçiminde anılır. İslâm coğrafyacıları ve diğer kaynaklarında fazla bilgi olmamasına karşın Türk kavimleri arasında sayılmıştır. Divan-ı Lügati't-Türk'te de Türk sayilmao. Zemarkhos Herhiz, Rubruck Kergis, Moğol membaları Kergut, Kirgut, Kırgut şeklinde yazmışlardır. Kırgızlar, Atâ Melik Cüveynî tarafından Kır-kız, Kır-gız, Kırk-kız gibi değişik imlâlarla yazılmıştır. Ebülgazi Bahadır Han’ın Şecere-i Terâkime’sinde ise Kır-gız, Kir-giz, Kır-kız şekilleri görülmektedir. 17-19. asırlarda Çinliler tarafından "Burut" olarak adlandırılmıştır ki bunun Börü ile alâkalı olabileceği düşünülmektedir. Kırgız adının manâsı için genelde 40 boydan oluşan grup, kırk boy, kırk+uz(Oğuz) ile eklenmesi ile oluştuğu düşünülür. Kırgız Türkçe kızıl, kırmızı manâsına gelen kırıg(kırgu) kelimesine "z" çoğul eki eklenmesiyle kır(ı)gız biçimini almış ve aradaki ses düşmüştür. Kızıl kelimesi aynı zamanda güney anlamındadır bu da Güney Oğuzları gibi bir anlama tekabül eder. Kırgız adının manâsı üzerine genelde 40 sayısı ilgi çeker. Kırgızlar da 40 boydan oluşur. Bu da Türklerin ad verme geleneğine uyar.
Biz Kırgızların sonradan Türkleşmiş bir kavim olduğuna asla katılmıyoruz. Bu görüşü savunanların temel fikri ise "yeşil gözlü, sarışın veya kızıl saçlı olduklarına ve kurttan türeyen kimseler değildir" şeklindeki kayıtlardan oluşmaktadır. Bunlardan başka eski Türk boyları ile kültür farklılığı olduğunu iddia edebilecek biri yoktur. Kurttan türeme rivayeti sadece Göktürklerde yoktur. Ayrıca Gökturkler döneminde aşina soyuna bağlanan sadece hanedan idi. Bunun yanında birçok Türk boyunun(Uygurlar Töles Boyları, Türgişler, Sır Tarduşlar, Bayırkular, Oğuzlar, Karluklar vs.) kurt efsanesi ile ilgisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu kayıttan ötürü Türklükten aforoz geçerli değildir. Eberhard Türklerden değildir demekle sadece Göktürk sülâlesinin bağlı olduğu kabileden olmadığını işaret etmiştir. Renk açıdan farklılık mantıklı bir argüman değildir. Hazarlar, Bulgarlar, Kuman-Kıpçaklar kaynaklarda sarışın ve mavi gözlü olarak tasvir edilmiştir. Göktürk kağanı Mukan ise Çin kaynaklarında "kızıl yüzlü, renkli gözlü" olarak kaydedilmiştir. Kırgızların ortaya çıktığı bölgede yapılmış olan arkeolojik kazılar eski Türk yurdu olarak belirlenmesidir. MÖ 2500-1700 arası Afanasyevo ve sonra 1700-1200 arası Andronovo kültürlerinin temsilcilerinin Türk soyunun proto-tipi olduğu anlaşılmıştır.
Kırgızların en kuvvetli dönemlerinde 80.000 eğitimli asker çıkarabildiğini biliyoruz. Gelenekleri Göktürkler ile aynı olan Kırgızların güneyinde Tibetliler güneybatısında Karluklar doğusunda da Kurıkanlar var idi. Kırgız diyarı yazın çok sulu, bataklık ve rutubetli idi. Kışın karlı olurdu. İklimlerin soğukluğunu büyük nehirlerin donması ile görmek mümkündür. İnsanları uzun ve iridir. Kızıl saçlı, açık tenli, yeşil gözlü olup siyah saçlı olanlara şanssız derlerdi. Küpe takarlar, dövme yaptırırlardı.
Türk geleneklerinin Kırgızlarda da var olmasının yanı sıra Kırgız yazıtlarında bulunan Türkçe hükümdar, komutan adları ve unvanları önemli bir husustur. Yazı dilleri ise tamamen Uygurlar ile aynıdır. Kırgız kanunları ise çok serttir. Savaştan kaçan, işini iyi yapmayan, vatana ihanet eden, hırsızlık yapanlar gibi suçların cezası kafa uçurulmasıydı. Hırsızlık yapan çocuğun başı babasının boynuna asılır ve ölünceye kadar bunu taşırdı.
Kaynakça
Gökbörü'nün İzinde, Ahmet Taşağıl
Eski Türk Boyları, Ahmet Taşağıl
Kök Tengri'nin Çocukları, Ahmet Taşağıl
İslâm Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, Ramazan Şeşen
Türk Halkları Tarihine Giriş, Peter Golden, çev.Osman Karatay
Altaylardan Kafkaslara Türk Devletleri, Ali Ahmetbeyoğlu
Türk Millî Kültürü, İbrahim Kafesoğlu
Umumî Türk Tarihine Giriş, A.Zeki Velidî Togan
Kırgız Halkının Ortaya Çıkışı, Tamara Kabilnekova
Sibirya'da Türk İzleri, Erhan Aydın
Uygur Yazıtları, Erhan Aydın
Orta Asya Türk Tarihi, Barthold
Kırgızlar maddesi, TDV İslâm Ansiklopedisi
Bahaeddin Ögel ve Kırgızlar Hakkındaki Düşünceleri, Üçler Bulduk/Abdrasul İsakov
Yorumlar
Yorum Gönder